21 Mayıs 2016 Cumartesi

OD

                                                OD

                                                             Cennet cennet dedikleri 
                                                             Birkaç köşkle birkaç huri 
                                                             İsteyene Ver anları 
                                                             Bana seni gerek seni 

 Od için yapılan bir çok yorumun başında, kitabın oldukça sıkıcı olduğu geliyor. Bana kalırsa bu kesinlikle böyle değil. Şimdiki fani, geçici aşklara düşmüş insanlar; Her iki cihanda da bizleri asıl sevgiliye, ezeli ve ebedi aşka, yani Allah'a kavuşturacak olan aşkı, hem de birinci elinden, erenler ocağından, sofiler dergahından, odun taşıyarak ve hizmet ederek geçip Allah'ın sevgili kulu olan Aşık Yunus'un sözlerinden ve O'nun bu güzel hikayesinden anlayamazlar. Yukarıda yazılı olan Yunus şiirindeki gibi Allah'ı sadece cenneti için sevenler de anlayamaz. O, yolunda sürünecek, atılan tokatlara karşılık vermeyecek, benliğinden sıyrılıp Allah ile bir olacakların aşkıdır. 


  Kısaca, kitabımız, Bizim Yunus'un nasıl Allah yolunda "Yunus Emre"ye evrildiğini, yani Aşık Yunus olduğunu anlatıyor. Öncelikle eşine olan sevginin, o vefat ettikten sonra beşeri olduğunu anlıyor. Daha sonra da asıl aşka, yani manevi aşka, aşkın hem elle tutulmaz hem de en büyük olanına ulaşıyor. Bunun dışında, kitap gerçekten insanı hayrete düşürecek öğeler de barındırıyor. Yunus'un eliyle gösterdiği dağın taşın altın olması gibi. Bunlar Allah'ın gerçekten veli kullarına verdiği özellikler diye düşünüyorum. Ayrıca, kitap, dönemin toplumsal özelliklerini, Moğol baskısını, halkın korkusunu ve dönemde Anadolu'da bulunan değişik unsurları, tıpkı İskender Pala'nın diğer kitaplarındaki; "Ustam ve Ben" ve "Mihmandar" kitaplarındaki gibi anlatıyor. İskender Pala başka kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da, derin tarih kaynaklarından ve büyük tarihçilerden yararlanmış anlaşılan.

Bana kalırsa Od'un en büyük özelliği, tıpkı Mihmandar kitabında Ebu Eyyub El Ensari'ye yaptığı gibi burada da Yunus Emre'yi sadece anlatmak için anlatmamasıdır. Somut bilgiler ile bizi sıkmayan kitap, Yunus ile ilgili verilmesi gereken tüm bilgileri bizlere hikayenin içinde parça parça veriyor. Bu da onun sadece Türk-İslam dünyasının büyük düşünürü olmaktan çıkıp, en önemlisi bizler gibi bir insan olduğu. Nefsinin odun taşıyarak, dergaha su getirerek nasıl ayaklarının altına aldığı ve bununla Allah katında yüceldiğidir.

Kitapta, hikayenin etrafında döndüğü karakterlerin yanında belli yan karakterler var. Bunların hepsini tek tek tanıtma gereği duymuyorum. Ancak bir tanesini tanıtmak gerçekten içimden geliyor. Arn Usta. Arn Usta, İsmail'in ustası olan cellattır. Bu adam zamanında çok görmüş geçirmiş, bilgili ve kalbinin derinliklerinde vicdan yer alan bir insandır.Onun şu sözü belki de hangi insanın hangi dinden olduğuna neden karışılmaması gerektiğinin bir kanıtıdır;"Herkes hayatında mutlaka bir şeyleri ciddiye alır, herhangi bir şeye inanır ve güven duyar. Sen o şeyin adını Tanrı koymuşsun bunu kendine sakla. Tanrı'nın varlığını inkar da ispatta eden güç kişinin kalbindeki ışıktan güç alır. Ben o ışığı yitireli yıllar oluyor."

80 yıllık yaşamına sayısız şiir sığdıran, dergahtan dergaha, şehirden şehire, dilden dile ve gönülden gönüle savrulan Yunus'un, Aşık Yunus'un hikayesidir Od

                                                              Ben yürürem yane yane
                                                              Aşk boyadı beni kane
                                                              Ne akilem ne divane
                                                              Gel gör beni aşk neyledi